Blog

Aynısından

· Erkan Erol

Kahvaltımı yapmış, odamı toplamıştım. Sonrasında yeni bulaşık makinasının gideri için gerekli parçaları tespit etmiş, nalbura gidip almış, montajını yapmıştım. Makinayı çalıştırmış, lavoba giderini test etmiştim. Her şey olumluydu ve artık sıradaki işime geçebilirdim: Berbere gitmek.

Eski evden taşınırken 22 yıllık berberime gidip vedalaşmıştım. 3 yaşımdan beri beni o traş ediyordu. Çocukluğumda 2-3 kez, İstanbul dışındayken başka berbere gitmiştim ama en az 10 senedir ondan başkası olmamıştı. O gün Yılmaz abi gülüp “Böyle diyip giden çok oldu ama çoğu geri döndü Erkan.” demişti. Yanılıyorsun Yılmaz abi demiştim içimden, yanılıyorsun.

Taşınalı 6 ay oldu. Oralarda işim oldukça, uğrayıp saçımı yine Yılmaz abinin berberinde kestirdim bugüne kadar. Yalnız bugün farklıydı. Saçımı kestirmem gerekiyordu ve o civarda işim yoktu. Evet artık zamanı geldi Erkan dedim kendime, yeni maceralara atılmanın zamanı geldi. Hadi, korkma.

Evden çıkmadan yeni müzikler indirip telefonuma attım. Yeni müzikler dinlemeliydim artık. “Eskilere takılıp kalmak yok, yaşanacak güzel günler var.” mottosuyla yola çıktım. Kurtköy’ün sokaklarında kendime yeni bir berber aradım.

“Altı üstü saçımı kesitiricem, çok kasmama gerek yok.” dedim kendi kendime. “Gözüme kestirdiğim ilk yere girerim”. Fakat yürürken farkettim ki yolu uzatmaya, işi geciktirmeye çalışıyorum. Bir türlü cesaret edemiyorum. O an bir berber dükkanı gördüm ve yanaştım. Yalnız camdan içeri tam gözükmüyordu. Dedim ki şimdi girersem bir kere, sonra çıkmak olmaz. Ben böyle içini tam görmediğim yere giremem. Az daha gideyim, bulurum bir yer.

Biraz daha yürüdüm. İşten eve yürürken gördüğüm erkek kuaförüne yanaştım sinsi sinsi. Artık nasıl yanaştıysam kapının önündeki adamlar tip tip baktı. Camdan içeri bakındım biraz. Ortam bizim Yılmaz abinin berberinden çok güzellik salonunu andırıyordu. Bir sürü sprey, şekil tipler vs. Dedim ben burada “yanları 4 ile al, üstleri makasla kısalt” diyemem. Olmaz yani. Burada ruhum daralır. Burası olamaz. Az daha arayayım belki bir yer bulurum.

Buldum da. Epey yürüdükten sonra küçük bir mahalle berberi buldum. Tam içeri girerken baktım ki berberle müşteri çok samimiydi, gülüyorlardı. Biliyor musun aziz okuyucu, kıskandım onları. Dedim ki “Benim Yılmaz abim de espri yapar lan. O da güldürür.” Bir an duygusallaştım. Bir an hayatı sorguladım ve uzaklaştım oradan.

Hızlı hızlı otobüs durağına yürüdüm. Hemen klasik playlist’ime geçiş yapıp vurdum Müslüm’ün, Namjoo’nun, Camel’ın dibine. Yüreğim ferahladı. Bilinmezlikten kurtulmuş, yuvama dönüyordum.

Dükkana girince “Erkan hoşgeldin” dedi Yılmaz abi. Biraz da sırıtıyor tabii alttan alta. “Eee ben sana dememiş miydim?” mesajını veriyor ama klass adam ya, güzel veriyor. “İyiyim dedim Yılmaz abi. Aynı.” Şimdi aynı dedim ya mesela ben, o anladı nasılım. Çünkü bilir beni.

Sıram gelince oturdum koltuğa. “Aynısından???” dedi Yılmaz abi. “Evet abi.” dedim ben de. Başkası olsa iki saat anlatıcaksın kendini. Sevdiklerini, sevmediklerini, korkularını, aptallıklarını öğrenmesi günler, aylar, yıllar alıcak. Yanlış anlaşılmalar, kırılmalar olacak bu süre zarfında. Ne zaman salması gerektiğini, ne zaman sıkması gerektiğini öğrenene kadar mutsuz edicek seni bir sürü. Hiçbir şey söylemeden güldüğünüz espriler olmayacak. Ama Yılmaz abi öyle mi? Değil okuyucu, değil.

“Nasıl oralar, alışabildin mi?” diye açtı konuyu. Yeni evden, Kurtköy’den, Yenişehir’in yükselişinden konuştuk. Akrabalardan, hayattan söz ettik. Arada siyasete girdik. “Bu halk mı çok koyun yoksa çoban mı çok iyi güdüyor Erkan?” gibi oldukça göndermeli ve bir o kadar da yerinde sorular sordu Yılmaz abim. Sohbeti güzel adamdır. Berberliğin sadece saç kesmek olmadığını bilir.

O saçlarımı keserken kendimi kollamama hiç gerek yoktu. Hesap, kitap yapmadım. Acabalarım olmadı hiç. Bütün sermayemi taşıyan kafamı güvenle ona emanet edebiliyordum. Bu lüks nasıl bırakılabilirdi ki? İyi ki bırakmamışım.

Çıkarken “Görüşürüz Erkan.” dedi yine aynı hafif gülümsemeyle. Ben de “Görüşürüz Yılmaz abi dedim, görüşürüz.”

“Aynısından” diyebileceğim insanların sayısını arttırmalıyım hayatımda diye düşündüm o an.



BONUS: Meleği Tanı - Melek Arslanbenzer

Melek Arslanbenzer okuyor: Meleği Tanı from Populist Kültür on Vimeo.